hepimizin bildiği bir temel fıkrasında dursun temel'e sorar: "temel, söyle bakalım hatunun ne türlüsü iyidir, güzeli mi aptalı mı?" temel "aptalı" diye cevap verir. şaşıran dursun hayretler içerisinde temel'e seçiminin nedenini sorar. cevap malumunuzdur: "güzellik geçicidir." bu konuya değinen ilk ve tek söylem olmadığı açık bu fıkranın. o zaman bu popüler konuyu biraz deşelim, bakalım altından neler çıkacak.
tarih boyunca canlıların birincil amacı, türlerinin nesillerinini koruyabilmek, sonraya taşıyabilmek olmuştur. bu savı insanlar için de kabul edebiliriz. çoğu zaman doğada dişinin sağlıklısı (doğada güzellik sağlıktır), erkeğin de güçlüsü kazanmıştır hemcinsleriyle girdiği savaşı. bunun örneğini çok yerde görebiliriz. doğada güçlü olan, sağlıklı olan neslini devam ettirir hiç şüphe yok ki. gelelim insanoğluna. insanoğlu temelde gelişmiş bir memeli ve insanlık için de benzer durum geçerli. ancak ufak görünen ama aslında bütün denklemleri baştan yazdıran bir farkla: insanoğlunun yaşayışında sosyallik çok önemli bir rol oynar.
tarım kültürünün gelişmesiyle binlerce yıl önce, yerleşik hayata geçilir. bu ise sosyal yaşama zorunluluğunu beraberinde getirir. artık insanoğlu tek başına değildir, bir yere, bir toprağa aittir, başka bireylerle birliktelik kurmaya başlar. yazı bulunur, yasalar konur, ticaret ağları ortaya çıkar, tıp ortaya çıkar. bin yıllar sonra ise sonuç malumunuzdur: şu an dünyada hüküm süren sosyal toplum düzenleri. bu durum ise bizlerin hayatını bir çok açıdan değiştirir. konumuzla ilgili olarak; eş seçiminde, neslimizi devam ettirme kaygımızda önemsediğimiz kriterler, doğada benzeri (bildiğimiz kadarıyla) bulunmayacağı bir biçimde başkalaşır. insanoğlu eşini seçerken doğadaki formülü birebir kopyalamaz: erkeğin güçlü ve sağlıklı olması, en önemli kriter değildir! kimine göre karakter, kimine göre ekonomik durum, kimine göre otorite, kimine göre zeka. ancak kimse kas gücünden veya kaç sene daha yaşayacağından bahsetmez. neden çok açık. insanoğlunun neslini devam ettirebilmesi için güçlü olması gerekmez. sosyal toplum düzeni, üyelerinin birbiri arasındaki ilişkilerine büyük önem verir. bu düzende ise, ilişkileri kas gücü veya yaşımız yönetmez. yukarda saydığımız birçok etmen birlikte etkiler.
peki neden kadınlar sosyal düzene uyum sağlayıp eş tercihlerini değişen dünya gerçeklerine göre yaparken, erkekler hala doğadan aldığı formülü çok da değiştirmeden uygular? erkekler için birinci tercih güzelliktir. bunun istisnaları şüphesiz ki vardır ama kimse, en genel kriterin güzellik olduğunu yadsıyamaz. kadınların nesillerini devam ettirmeyi, erkeklerden daha çok önemsemesine bağlıyorum bunu. bir anne için çocuğunun sağlığı belki de o en önemli şeydir. babalar alınmasın kesinlikle, onlar için de çok önemlidir çocuklarının sağlığı. ama bir erkek eş seçiminde "çocuğumu nasıl büyütür" sorusunu bir kadın kadar sormaz eşine.
modern düzen kadınların eş seçimlerini kökten etkilemişken, erkeklerin modernleşme yarışında geri kaldığı kanaatindeyim. hepimizin farkında olduğu üzere, sosyal düzende doğa kanunları işlemiyor. bunu erkekler er ya da geç fark etmeli.
bir teori daha var ki göz ardı edemeyiz. belki de insanoğlu için en önemli şey türünü devam ettirmek değildir doğadaki benzerlerinde olduğu gibi. belki de böyle açıklayabiliyoruz çocuk doğurmak ya da evlenmek istemeyen bireyleri. belki eşcinselliğin varlığı da bununla ilgili. belki de erkek bu yüzden eş seçiminde "çocuğum nasıl büyür" faktörünü güzelliğin arkasına itebiliyor. peki ne o zaman en önemli şey? ego mu? eğer öyleyse burada büyük bir ironi gizli. insanlar bir yandan zamanla sosyalleşirken, birbirleriyle iletişim yoğunluğu tam gaz artarken; aynı zamanda tür bilincini yavaş yavaş yitirmekte, türünü devam ettirme fikri yaşayışında gitgide önemsizleşen bir rol oynamakta, bireysellik ve ego ön plana çıkmakta.
yazdığım çoğu şey öznel olabilir ancak su götürmez bir gerçek var: doğadaki benzerlerimiz yemek derdindeyken biz politik tartışmalara girebiliyoruz. dünyada artık sadece doğa kanunları işlemiyor insanoglu için.
24.05.2011
Sunday, October 16, 2011
öylesine bir yazi
standart paket okul is aile. hayatta secim yapmak zaten kolay bir sey degil, önünde durani kabul etmek, baska seyler aramaktan daha rahat her zaman. Kendini tanimak, anlamak zor, hayatta gercekten ne istedigini bilmek.. daha acisi ise biraz olsun hayattan ne bekledigini anlaman, muhtemelen cogunluktan farkli oldugunu gösterecek. farkli bir sey yapiyorsan da, yanlissin bir bakima toplumun gözünde. Kimse de öteki olup yalniz kalmak istemez hakli olarak.
ya özgür yasarsin ya da rahat. toplum sana rahatligi sunuyor, kendi istedigini yapmak istiyorsan rahatliktan biraz da olsa vaz gececeksin. butun bu sebeplerden ötürü cogunluk standart pakete razi.
bir tane hayatimiz var en fazla 70 sene daha yasasak 365x70. her yeni gün -1. yasamak icin en büyük motivasyon ölüm. ben de hayatimi bosa harcamamak icin kendimi böyle motive etmeye calisiyorum.
hayatin zor olmayacagini dusunmustum. en azindan zor olacagini düsünmemistim diyeyim. gercekten de sasiriyorum her seyin bu hale geldigine. kücükken secim yapmak zorunda olmadigimizdan bunu farkedemiyoruz herhalde, sasirmam bu yüzden belki de. bence sorumluluklar degil, secimler hayati zorlastiran; sorumluluklarini yerine getirme ya da getirmemeyi secebilme sansinin olmasi. =p belki komik formülize edilmis bir cümle ama... kücükken de sorumluluklarimiz vardi cünkü, ama bir secim yoktu ortada ve her sey cok daha kolaydi sanki.
su an 24 yasindayim. basit bir varsayimla yapacagim secimlerin sayisinin artacagini düsünürsek hayat hicbir zaman kolaylasmayacak. Her secimimin 10 sene sonra olacagim yeri tamamen degistirebilecegini bilmek biraz ürkütüyor beni. gelecege merakla bakiyorum, bakalim ne olacak diye. kendi filmimi izliyorum bir nevi.
ya özgür yasarsin ya da rahat. toplum sana rahatligi sunuyor, kendi istedigini yapmak istiyorsan rahatliktan biraz da olsa vaz gececeksin. butun bu sebeplerden ötürü cogunluk standart pakete razi.
bir tane hayatimiz var en fazla 70 sene daha yasasak 365x70. her yeni gün -1. yasamak icin en büyük motivasyon ölüm. ben de hayatimi bosa harcamamak icin kendimi böyle motive etmeye calisiyorum.
hayatin zor olmayacagini dusunmustum. en azindan zor olacagini düsünmemistim diyeyim. gercekten de sasiriyorum her seyin bu hale geldigine. kücükken secim yapmak zorunda olmadigimizdan bunu farkedemiyoruz herhalde, sasirmam bu yüzden belki de. bence sorumluluklar degil, secimler hayati zorlastiran; sorumluluklarini yerine getirme ya da getirmemeyi secebilme sansinin olmasi. =p belki komik formülize edilmis bir cümle ama... kücükken de sorumluluklarimiz vardi cünkü, ama bir secim yoktu ortada ve her sey cok daha kolaydi sanki.
su an 24 yasindayim. basit bir varsayimla yapacagim secimlerin sayisinin artacagini düsünürsek hayat hicbir zaman kolaylasmayacak. Her secimimin 10 sene sonra olacagim yeri tamamen degistirebilecegini bilmek biraz ürkütüyor beni. gelecege merakla bakiyorum, bakalim ne olacak diye. kendi filmimi izliyorum bir nevi.
Sunday, February 27, 2011
Corporate life
I started to believe that life -- our daily life (things we have to do to get through the day or years if you like) forces every one of us to be the same person in a way that is absolutely useless to resist: It always wins. A well known fact is expectations of our society from its individuals are not diversified: education, work, family. Well, this is not breaking news. But which wasn't clear to me until recently how strongly this would affect my life. I always thought I would (at least could) turn out to be the person exactly how I wanted to be. But now, I realize that there is no escape and this corporate life is much bigger than I've ever imagined. I am on the way being a carbon-copy individual the society wants me to be, such that I could even notice some changes in my lifestyle only in a couple of months. Surely, my options on weekdays are limited due to obligatory work hours. What really disappointing is that even my thoughts and ideas are dull, they lack creativity, they are just empty. World would not lose anything if I wasn't able to think. I feel like an office worker stereotype who asks his wife for dinner as the first thing after coming home, sits on a couch until falling into sleep at the same time over and over again, talks only about sports, women and cars and money of course. The worst part is I am doing some of these things I've mentioned. This sucks my soul. That really expressed how I feel nowadays. This is just becoming too personal, I don't want this blog to be some kind of diary. Maybe because I am ashamed of my feelings and feel vulnerable if I open up. Having stated that, there could be some other reasons.
Subscribe to:
Posts (Atom)